19 Ocak 2021 Salı

KOSMOS

                               


                              '' Sol elin başımın altında olsun, sağ elinle beni kucakla ''




Yönetmen: REHA ERDEM

Gösterim tarihi: 2010


      Kosmos nedir?

  Eski Yunanca’da ‘’düzenlemek, güzelleştirmek’’ anlamına gelir. İlkçağ yunan felsefesinde ise ‘’evren, evrenin düzeni, görünür dünyanın uyumlu birlikteliği’’ olarak karşılık bulur.

 Kosmos filmi bize düzen ve düzen bozan, iyilik ve kötülük, ölüm ve yaşam gibi zıtlıkları bir karakter üzerinden anlatıyor. Battal ismindeki bu karakter filmde de kendisini ‘’Kosmos’’ olarak adlandırıyor. Bilgelik dağıtan sözler çıkıyor ağzından bir derviş gibi, bir şaman gibi şifa dağıtıyor hastalara ve çaresizlere ama  birden bir hırsız da oluveriyor…

 Battal, bir seyyah. Nereden geldiği ve nereye gittiği belli değil. Şifa dağıtan ellere, düşündüren sözlere sahip. Kendisinin aradığıysa ‘’Aşk’’. Aşk onun ruhuyla bedenini birleştiren, tüm insani kaygılarıdan arındıran bir yücelik hissi. O yüzdendir ki maddiyatla hiçbir ilişkisi olmayan, cebinde beş parasız gezen, yeme- içme derdini çoktan aşmış biri. Çalışmaya yüz çevirmiş. Nedeni ise yüreği emeğinin karşılığında bir şey beklemesin diye. İnsan için yemeden içmeden ve emeği ile canını sevindirmeden başka bir şey yok. Halbuki o bir aşk hastası. Gönül derdine düşmüş bir can. Nar cennetlerinde, diri sularda aradığı onu kendisinden geçirecek bir aşk tek isteği. Bu aşkı da kurtardığı çocuğun ablası olan ve ona Neptün diye seslenmesini isteyen kızda buluyor. 

 Battal’ı filmin ilk sahnelerinde kar kış kıyamette çağlayan derelerin arasından inerken görüyoruz. Dereye düşmüş bir çocuğu kurtarıyor. Cansız bedene can veriyor. Bir kuş gibi cıvıldıyor Battal, bazense bir kurt gibi uluyor. Bu sesler peşimizi film boyunca bırakmıyor ve filmin masalsı yanına çok büyük katkıda bulunuyor. Çocuğu kurtardığı haberi kendisinden önce varıyor şehir merkezine. Daha sonra Battal’ı bir kahvede otururken görüyoruz. O bir yabancı.Yerliler onu kabul etmekle etmemek arasında kalmış. Çünkü bir yandan ulvi bir tarafı var gibi bir yandan da sözleriyle, değişik yaklaşımlarıyla yarattığı gizemli bir hava. Ona bir yandan minnet duyuyorlar bir yandan da korkuyorlar. Kars’ın yoğun kar altındaki kaotik atmosferi de bu gizemli ve masalsı olaylara güçlü bir arka plan oluşturuyor.




 Film ilerledikçe Battal’ın birkaç kişiye daha şifa olduğunu görüyoruz. Bu sırada Battal’ın da şehre gelmesiyle hiç olmayan şeyler olmaya başlıyor. Bir hırsız dadanıyor dükkânlara. Bariz şekilde Battal’ın olup olmadığı gösterilmiyor filmde. Fakat ceket gibi ayrıntılar ve bir kadına ilaç almasında yardım etmek için kutu kutu istiflediği ilaçlardan anlıyoruz ki hırsız da kendisi. Aslında Battal’ın içinde inanılmaz bir şefkat duygusu var. Ne yapıyorsa bu yüzden yapıyor. Onu yönlendiren şefkat duygusu. Fakat filmin sonlarına doğru görüyoruz ki Battal’ın gücü iyileştirdiği gibi hasta da ediyor ve hatta öldürüyor da. Uyumsuzluk, kaos bu anda başlıyor. Yerliler Battal’ı taşlamaya, üzerine gitmeye başlıyorlar. Nihayetinde de dertlilere derman getiren Kosmos kovuluyor bu yabancısı olduğu yerden. Onun o ince ve çocuksu sesi, naif karakteri, kudretli oluşu tek bir hata ile ( yada olumsuzluk diyebiliriz)  unutuluyor ve düzen bozan kişi oluyor. Hâlbuki gelip geçici olduğumuz bu dünyada güzelleştirmeye çalışıyor gittiği yerleri. Filmin sonunda yine anlıyoruz ki İnsanoğlu nankör ve her defasında içgüdülerinin kurbanı. Erdemlilik, iyi niyet, güzel karakterli olmak gibi kavramlara hala çok uzak. Türk sinemasının kilometre taşlarından. Mutlaka izlenmeli. 




İvan İlyiç'in Ölümü

    İvan İlyiç'e ölmek mi acı veriyor yoksa ‘’doğru’’ yaşadığını sandığı hayatını ‘’yanlış’’ yaşadığını düşünmeye başladığı andan itibar...