21 Ocak 2019 Pazartesi

























     
                                                                SÜPER İYİ GÜNLER

                          Orjinal Adı: The Curious Incident Of The Dog In The Night- Time




 Süper iyi günler ya da Christopher Boone’ın Sıra dışı Hayatı kitabı 15 yaşındaki otizmli bir çocuğun gözünden hayatı, insanları anlatan; okurken içinizi bazı zamanlar ısıtan bazı zamanlar da içinize dokunan bir kitap.
 Christopher çok güçlü bir hafızaya sahip olmakla beraber matematiğe de inanılmaz yeteneği olan bir çocuktur. Bu yeteneklerini ise komşusunun ölen köpeği Wellington’ın cinayetini çözmek için kullanır.
 Christopher bizi bu serüvenin içine adım adım çekerken, kendi gözünden dünyanın nasıl gözüktüğünü de bizlere anlatır. Mesela matematiğe olan yeteneği onun çok bilinen matematik kurallarına karşı  tezler sunmasına neden oluyor. Matematik ve hayatı, evreni, insan ilişkilerindeki gariplikleri, kendi algıladığı dünyayı bize eğlenceli bir şekilde anlatıyor. 

 Kitabın yazarı Mark Haddon, uzun seneler zihinsel ve bedensel engelli insanlar üzerinde çalışmalar yapmış bir yazar. Otizmli bir çocukla bu derece bir empati yapıp, tamamen bir otizmli gibi kitap yazması onun bu konuda hem ne kadar duyarlı olduğunu hem de ne kadar  iyi bir yazar olduğunu kanıtlar nitelikte.

 Kitapla ilgili çok ayrıntıya girmedim çünkü okurken şimdi ne olacak, Christopher ne yapacak ya da nasıl davranacak diye heyecan duyun istedim. Okurken altını çizdiğim, hoşuma giden bölüm ve tespitleri de biraz sizinle burada paylaşmak istiyorum. Belki kitabı okumanız için daha teşvik edici olur diye.

  Şimdiden iyi okumalar dilerim.

‘’ Metafor kelimesi bir şeyi bir yerden başka bir yere taşımak anlamına gelir ve Yunanca kelimeler olan (yunanca kelime) (bu bir yerden bir yere anlamına geliyor) ve (yunanca kelime) (bu taşımak anlamına geliyor)dan  gelir ve bir şeyi anlatmak için başka bir şey kullanıldığı zaman söylenir. Yani metafor kelimesi de bir metafordur. Benim adım da bir metafor. İsa’yı taşımak anlamına geliyor ve Yunanca  Χριστίνα  (İsa ) kelimesi ve İsa’yı nehirden geçirdiği için Aziz Christopher’a  verilen isimden geliyor. ‘’

‘’ Yalan olmamış bir şey için oldu demektir. Ama belli bir yerde belli bir zamanda tek bir şey olmuştur. Ve o anda o yerde olmamış sonsuz şey vardır. Ben olmamış bir şeyi düşünmeye başlayınca olmamış olan bütün şeyleri düşünmeye başlıyorum.’’

‘’Örneğin, insanlar çoğu zaman ‘’ Sessiz ol’’ derler, ama ne kadar süre sessiz olman gerektiğini söylemezler. Ya da  ‘’ÇİMLERE BASMAYINIZ’’ yazılı bir tabela görürsün ama aslında şöyle yazıyor olması gerekir ‘’ BU TABELANIN ETRAFINDAKİ ÇİMLERE BASMAYINIZ’’  ya da ‘’ BU PARKIN HİÇBİR YERİNDEKİ ÇİMLERE BASMAYINIZ’’ yazmalı, çünkü üzerinde yürümenin serbest olduğu bir sürü çimen var.’’

‘’Ayrıca insanlar sürekli kuralları çiğniyorlar. Örneğin, babam hız sınırı saatte 45 kilometre olan yerlerde 45 km’nin üzerinde gidiyor ve bazen içkili araba kullanıyor ve çoğu zaman kamyonetini kullanırken emniyet kemeri takmıyor. Ve İncil’de ‘’Öldürmeyeceksin,’’ yazıyor ama Haçlı Seferleri’nde ve 2. Dünya Savaşı’nda ve Körfez Savaşı’nda Hıristiyanlar bir sürü insanı öldürmüş. 


‘’Ayrıca babamın, ‘’ Başkalarının işine karışma’’ derken ne demek istediğini anlamıyorum,  çünkü okulda, alışverişte, otobüste diğer insanlarla bir sürü şey yapıyorum ve ayrıca onun işi de başka insanların evine girip ısıtıcılarını ve kazanlarını tamir etmek. Ve bütün bunlar başkalarının işleri.’’

‘’Ama annem yakılmıştı. Yani bir tabuta konup yakılmış ve kül ve dumana dönüştürülmüştü. Küle ne olduğunu bilmiyorum ve krematoryumda soramadım, çünkü cenazeye gitmedim. Ama duman bacadan çıkar ve havaya karışır ve bazen gökyüzüne baktığımda orada yukarıda, annemin moleküllerinin olduğunu düşünüyorum, ya da Afrika ya da Antartika’daki bulutlarda olduğunu ya da Brezilya’daki yağmur ormanlarına yağmur olarak yağdığını ya da başka bir yere kar olarak yağdığını. ‘’

‘’Ve ben yeni bir yerdeyken her şeyi gördüğüm için, bu bir bilgisayarın aynı anda bir sürü şey yapması ve işlemcisinin bloke olması ve başka şeyler düşünecek boş yer kalmaması gibi oluyor ve bu daha da zor çünkü insanlar inekler, çiçekler ya da çimenler gibi değil ve seninle konuşup beklemediğin şeyler yapabiliyorlar, bu yüzden orada olan her şeyin farkında olman gerekiyor ve ayrıca olabilecek olan şeylerin de farkında olman gerekiyor.’’

‘’Çünkü zaman sadece farklı şeylerin değişme şekilleri arasındaki ilişkidir.’’

‘’ Zamanın içinde kaybolmak çölde kaybolmaya benzer ama tek fark zamanı göremezsin çünkü o bir hiçliktir.’’

4 Ocak 2019 Cuma




                         LEVIATHAN

                                           Yönetmen: Andrey Zvyagintsev
                                                                               
   Ülke: Rusya, 2014















    Leviathan, Andrey Zvyagintsev'in belki de bir yerlere en çok dokunabilmiş filmi..Bugünkü Rusya'nın karşı karşıya kaldığı bir çok konuya gerçekçi bir anlatımla kamerasını çevirmiş yönetmen; din, politika, silah, alkol, aile içi ilişkiler ve küçük ayrıntılardan çıkarılabilecek daha nicesi. Küçük ayrıntılar dediğim ise; Oligark'ın arkasında asılı duran Putin portresi, bir sahne geçişinde Tv'de Pussy Riot eylemlerinin gösterilmesi..Kısacası 15 yıllık Putin politikasına da bir göz atmamıza olanak sağlıyor. Bu şartların insanların yaşam kalitesini ne şekilde etkilediğini ve belki de alkole daha çok sarılmalarına neden oluşunu izlerken; bir çok insanı rahatsız eden ve eleştirilere maruz kalan gerçeği tüm film boyunca hissediyorsunuz. 
     Rusya'da bir çok eleştiri almış bu film, hatta filme ilk başta destek çıkan Kültür Bakanlığı, daha sonra filmin Batı'nın övgüsünü almak adına Rusya'nın imajını sarstığını söylemiş. Muhalefet burada da her yerde olduğu gibi kabul görmemiş. Karşıtlık ve gerçeklik aslında birbirlerine kardeş gibidirler. Gerçeği kabul etmeyenler, karşıtlığı zaten reddederler ve dayatılanlara gözü kapalı yaşamaya devam ederler... Gözü kapalı yaşamaya alışkın olmayanlara iyi gelecek bir film olduğunu düşünüyorum. 👍


                                                        DONBASS 
                      
                                                  Yönetmen: Sergei Loznitsa
                                                                                                  Ülke: Ukrayna, 2018





   










   2014’te başlayan ve ateşkesler ile arada sırada kesintiye uğrayan ama hala devam eden Ukrayna- Rus Savaşını konu alan Donbass filmi gerçekçiliğiyle hayli etkili bir sinematografiye sahip.
Öncelikle filmi izlemeye başladığınızda ve devam eden 122 dakika boyunca bir kopukluk hissi yaşayabilirsiniz. Bunun nedeninin tamamen filmin epizotlar şeklinde çekilmiş olmasından kaynaklı olduğunu söylemeliyim. Buna rağmen bu iç savaş hakkında hiçbir şey bilmiyor olsanız dahi, filmden çıkarım yaparak yeterli derecede bilgiye sahip olacağınız da aşikâr. 
    Çekim açısından farklı bir tarz izlemesi ve genelde filmi reel bir tabana oturtmaya çalışması sizi koltuklarınızda otururken oldukça rahatsız edecektir. Eksi derecelerde yaşanan bir savaşı, insanlık dışı muameleleri, evrensel linç kültürünü iliklerinize kadar hissedeceksiniz film süresince. Yönetmenin tam da yapmak istediği buydu sanırım. Savaşın hiç de televizyonlardan, internetten veyahut gazetelerden göründüğü gibi olmadığını ve bu iç savaş boyunca iki tarafında neler yaşadığını göstermek. Bir yandan işgal altındaki Doğu Ukrayna’da( Donetsk) Ukraynalıların savaş yüzünden yaşadıkları sefil hayatı, saklanılan mahzenleri, kurumların çökmüşlüğünü, bir yandan da Rusya’nın desteğiyle kendilerini Novorossiya Federal Devleti diye tanımlayan ayrılıkçıların bu yeni varoluşu hemen benimsemelerini; ancak yeni kurulan bu devlette bile bir takım hukuksuzlukların yaşandığını film boyunca görüyoruz.
     Okuduğum çoğu yorumda bu filmin propaganda amaçlı çekildiği yazılıydı. Benim şahsi görüşüm ise;  yönetmen tamamen tarafsız davranarak sadece bize olan biten gerçeği göstermek istemiş.

2 Ocak 2019 Çarşamba











USTA VE MARGARİTA ROMANI ÜZERİNE


  Usta ve Margarita romanı, yazarın yaşadığı süre içerisinde yayımlanmamıştır. İlk olarak 1966 yılında yayımlanmıştır. (Bulgakov öldükten 20 sene sonra)

    Romanın türünü tek bir kalıba sığdırmak güçtür. Nitekim romanda yergi, fantastik, mistik, melodram, mitolojik öğelere rastlamak mümkündür
    Usta ve Margarita romanı kendi içerisinde 3 farklı olay içerir. Şeytanın Moskova’daki maceraları, yıllar öncesinde gerçekleşen İsa’nın çarmıha gerilmesini kapsayan olaylar ve Usta ile Margarita’nın aşkı. 
Şeytan, eserde karşımıza Voland ismiyle çıkıyor, tüm dünyayı çılgın amaçlarını gerçekleştirmek için dolaşıyor ve bu süreçte şehir ve kasabalarda mola veriyor.
    Olay dolunayın olduğu bir bahar zamanı 1930’lu yıllarda Voland’ın yolunun Moskova’ya düşmesiyle başlıyor. Burası kimsenin ne şeytana ne Tanrı’ya ne de İsa’nın varlığına inandığı bir yer.
Bu sırada da Moskova’da yaşayan bir kişi (Usta) İsa’nın son günleri ve Filistin Valisi Pontius Pilatus’un İsa’yı ölüme mahkûm edişi hakkında bir roman yazıyor. Fakat Usta bu romanı yazdıktan sonra akıl hastanesine kapatılıyor. Zamanın çağdaşları tarafından eleştiriliyor ve roman sansüre uğruyor. Usta ise romanını yakıyor. Voland’ın gezisi esnasında maiyeti Korovyev, kedi Begamot, Azazello, Gella, Abadonna ona eşlik ediyorlar. Voland ve maiyeti ile iletişimde olan tüm insanlar günahları için cezalandırılıyorlar( rüşvet, sarhoşluk, bencillik, hırs, umursamazlık, yalan, edepsizlik gibi günahlar için) ve genellikle bu cezalar doğaüstü olsa da mantığında yatan düşünce bu cezaların insanların kötü davranışlarına binaen veriliyor olması.

    Margarita ‘ünlü bir mühendis’ in eşi ve Usta’nın aşığıdır. Usta akıl hastanesine düştükten sonra tek bir şeyin hayalini kurmuştur. Onu bulmak ve ona dönmek. Bu dileğinin gerçekleşmesi için Margarita’nın Voland için bir hizmet gerçekleştirmesi gerekir. Voland,Margarita'nın balosunda kraliçe olmasını ister. Ve Cuma gecesinden başlayıp cumartesine kadar süren Voland'ın balosu başlar.
Romanın ana konusu ise diğerine paralel olarak gelişir. Pontius Pilatus hakkında yazılan bir roman, bu romanda Pilatus’a karşı çıkan İsa ve ona özgürlüğünü tanımayan Pilatus anlatılır.
Romanın sonunda iki konu kesişir. Usta kahramanına özgürlüğünü tanır. Pontius Pilatus mezar taşının yanında köpeğiyle beraber İsa ile olan konuşmasına devam eder ve İsa ile birlikte ay ışığına doğru sonsuz bir yolculuğa çıkar. Usta ve Margarita ise Voland’ın onlara sunduğu dünyada mutlu bir şekilde yaşarlar.


* En sevdiğim romanlardan biri olan Usta ve Margarita, Sovyet totalitarizmine eleştirel bir bakış açısı sunuyor. Rus edebiyatında okuduğum belki de en ütopik roman. 🧐 Tavsiye edilir...

İvan İlyiç'in Ölümü

    İvan İlyiç'e ölmek mi acı veriyor yoksa ‘’doğru’’ yaşadığını sandığı hayatını ‘’yanlış’’ yaşadığını düşünmeye başladığı andan itibar...