Heinrich von Ofterdingen bir Bildungsroman türüdür.
Öncelikle Bildungsroman nedir kısaca bir değinmek yerinde olur diye
düşünüyorum. Almanca bir terim olmasına rağmen tüm dillerde bu şekilde
kullanılıyor. Türkçeye çevirdiğimizde ise’’ oluşum romanı’’ olarak karşılık
buluyor kendisine. Oluşum romanı, kitabın kahramanının gelişim sürecini ve
sonundaki aydınlanmasını ele alan bir tür aslında. Novalis’in hedefi ise bize başkarakteri
öğretileri doğrultusunda geliştirmek ve gelişim yolunun doğadan geçtiğini
ortaya koymaktır.
Bu romanda da kahramanın gelişmesinin birey- toplum
çerçevesinde geliştiğini görüyoruz. Aynı zamanda kahramanın doğanın içerisinde
bir yaşam sürecinden geçerek Tanrı katına yükseldiğine de şahitlik ediyoruz.
Heinrich von Ofterdingen aslında yarım kalmış bir roman.
Novalis, bu kitabı 2 bölüm halinde yazmayı tasarlamış ancak bir jeolojik arazi
araştırmasına katılması ve daha sonra hastalığı dolayısıyla sadece ilk bölümü
tamamlayabilmiştir. 1.bölüme Bekleyiş, 2.bölüme ise Gerçekleşme adını vermişti.
Bu yazıda dolayısıyla 1.bölüm olan Bekleyişi inceleyebileceğiz. Eserin içeriğinden bahsedelim birazda.
Eisenbach’lı bir zanaatkârın oğlu olan Heinrich bir gece
rüyasında mavi bir çiçek görür. Bu yaprakların arasında ise güzel bir kızın
yüzünü. İçinde özlem ve benzeri bin bir duyguya sebep olan bu rüya onu huzursuz
eder. Oğlunun bu durumunu görüp üzülen annesi, oğluna bir seyahatin iyi
gelebileceğini düşünür. Seyahati ise
Heinrich’in dedesinin yaşadığı Augsburg’a yapmaya karar verir. Heinrich
yıllardır yaşadığı Thüringen’den ilk kez ayrılır. Yolda denk geldikleri ve
birlikte yolculuk ettikleri tüccarlar Heinrich’in şairliğe kabiliyeti olduğunu
sezerler. Heinrich, bu yolculuk esnasında çok farklı insanlarla tanışır, sohbet
etme fırsatı bulur. Kutsal Toprakların bulunduğu Kudüs’ü ele geçirme planları
yapan Haçlılardan tutunda, ziyaret ettikleri bir mağarada her şeyden elini
eteğini çekmiş, yaşamını kitaplara ve okumaya adamış bir konta kadar çok
çeşitli hayatlara tanıklık eder. Augsburg’a vardıklarında ise orada tanıştığı
Şair Klingshor, Heinrich’in öğretmeni olur. Klingshor, Heinrich’e Haçlılar ile
ilgili, Şövalyelik ruhu ile ilgili bilgiler verir. Bu bilgiler Heinrich’in
şairlik oluşumunun temellerini atmak için oldukça önemlidir. Tüm bu
deneyimlerden sonra onu şair yapacak yaşantıya gelmiştir. Sırada ise rüyasında
ona görünen sevgili ile karşılaşma vardır. Augsburg’da bir festivalde tanıştığı bu kız
şair Klingshor’un kızı Mathilde’dir. Mathilde ile nişanlanmadan evvel onu suya
batıp kaybolurken görür. Rüyada ona ebediyen bağlı kalacağını vaadeden Mathilde, aynı vaadi nişanlanacağı gün yapar.
Romanın bu birinci bölümü Klingshor’un anlattığı bir masal ile sona erer.
2.bölümde Mathilde artık ölmüştür. Bu açıkça dile getirilmez ancak Heinrich’in
Mathilde ile tanıştığı gün gördüğü rüya ile bize bu mesaj verilir. Mathilde verdiği sözü hep tutar, ruhu hep
Heinrich ile birlikte olur ve ona ilham verir.
Karakterimiz Heinrich, Novalis’in kendi idealleri
çerçevesinde gelişimden geçireceği ve tanrısal olana eriştireceği kişidir. Yapı
itibari ile de buna çok uygundur. Yaradılışı gereği saf, niyeti iyi ve altın çağ
insanına en yakındır. Bunların da ötesinde bilinçaltında gerçekleşen duygulara
çok önem vermektedir. Bir rüya onu hemen harekete geçirir. Tanrı tarafından yaratılan insanlığa çok
yakındır. Tanrı insanı en saf haliyle kendisinin sureti olarak ve en yüksek
amaca hizmet etmek için yaratmıştır.
Novalis, insanı dünyanın en yüce anlamı olarak görür. Ancak bu yüce insan doğanın gelişim
yollarından geçer ve onun içindeki gizleri keşfetmeyi başarırsa bu yüksekliğe
erişebilecektir. O yüzdendir ki Novalis roman kahramanlarını bitmek tükenmek bilmeyen yollara sokar ve deneyimlere çıkarır. Bu yollar onu ‘’tanrısal ben’’
e ulaştıracaktır. Bu ‘’tanrısal ben’’ ancak ve ancak insanın hayatın tüm
parçalarını, kutuplarını, tezatlarını içinde uyuma yükseltmesi ile gerçekleşir.
Novalis’in ‘’ bütün insan’’ olarak da
nitelediği bu insan ancak içindeki tanrıya ulaşmayı başarabilecektir.