Kitap adı: YERDENİZ BÜYÜCÜSÜ
Yazar: Ursula K. Le Guin
Yerdeniz
adıyla müsemma denizlerden ve adalardan oluşan coğrafi yapısıyla bizim
bildiğimizden çok başka bir dünya. Kitabı okudukça farkına vardığımız şey ise
bu adaların tamamen keşfedilmemiş olması. Bu da Yerdeniz’de yaşayan insanların
bir korkusu olmuş durumda. Bunun nedeni ise uçsuz bucaksızlık hissi. Kendi
yaşadıkları ve bildikleri birkaç ada dışında hiçbir fikirleri olmaması ve bunun
yarattığı endişe yaşadıkları yere mahkûm etmiş durumda insanları. Yelkenlerini başka denizlere açamaz olmuşlar;
çünkü bu bilinmeyen açık denizlere yapılan yolculuklarda giden hiç geri
gelmemiş.
Yerdeniz’de
ne bir teknoloji, ne de bildiğimiz insan ırkları var. Ancak geçim yöntemleri
aşina olduğumuz türlerden. Balıkçılık, denizcilik, hayvancılık, demircilik gibi…
Bu dünyada efsunlar, büyüler, ejderhalar gibi fantastik öğeler ise hayatın
içinde kendine yer bulmuş durumda. Sıradan hayatın sıradan konuları haline
gelmiş vaziyetteler.
Bu aslında
hem fantastik hem büyülü denilebilecek dünyada her adanın bir büyücüsü var. Bu
büyücüler ise Roke Büyücü Okulu’nda yetiştirilip adalara yollanıyorlar. İşte hikâyemiz
aslında burada başlıyor. Gont adasındaki Onakçaağaç köyünde dünyaya gelen Duny
ile. Kitaptaki lakabı ile Çevik Atmaca kitabın başkarakteri. Çevik Atmaca’nın
annesi, o çok küçükken ölüyor. 6 tane ağabeyi var ancak bunlarda başka işlerle
meşgul olmak üzere başka kasabalara gidiyorlar zamanında. Çevik Atmaca ve köyün
tunç ustası olan babası baş başa kalıyor. Çocuğa şefkat gösterecek kimsenin
kalmaması, babasının da suratsız ve sert bir adam olmasından dolayı bir yaban
gibi yetişiyor. Zaten bu daha sonraki zamanlarda başına büyük dertler açıyor.
Huysuz, hırslı yapısının ona bu zamanlardan miras kaldığını görüyoruz.
Çevik Atmaca
keçi çobanlığı yapıyor köyde. Çocuğun köyde onunla pek ilgilenmeyen cadı bir
teyzesi de var. İşte bu cadı teyzenin çocuğun büyük bir büyücü olabileceğini
anlaması ve ona birkaç büyü öğretmesi ile olaylar başlıyor. Köyde çocuğun hayatının dönüm noktası olarak
sayılabilecek bir olay yaşanıyor. Kargların ( Kitaptaki kötücül ırk) Gont’a
saldırması ve iklim büyüsü yapan Çevik Atmaca’nın varlığının tüm gücünü
harcayarak köylerini bir sis içinde bırakarak Karglarla olan savaşı
kazanmalarını sağlaması. Bu başarısıyla ünlenen çocuk, Re Albi’nin büyük
büyücüsü Ogion’nun bile dikkatini çekiyor. Onakçaağaç köyüne gelen Ogion çocuğu
yanına çırak olarak alıp, onu yanında götürmek istiyor. Geçiş Töreni olan İsim
gününde çocuğa kadim dillerden olan bir isim veriyor: Ged. Var olan ufak tefek eşyalarını toplayıp usta
ile yola koyuluyor Ged. Belli bir zaman sonra Ogion’un ona bir şeyleri yavaş
öğretmesinden usanıyor, büyücülüğün sabır ve uğraş gerektiren yolu pek hoşuna
gitmiyor. Bu konuyu ustası ile konuştuktan sonra hayatını asıl şekillendirecek
olacak Roke Büyücü Okulu’na gitmeye karar veriyor. Ged büyücü okuluna gidip
başladıktan bir süre sonra arkadaşlarının galeyanıyla çok büyük bir hata
yapıyor. Gücünü gösteriş için kullanıyor ve hayatı boyunca peşinden gelecek bir
gölgeyi kendine musallat ediyor. Kitabın sonuna kadar da bu gölge ile
mücadelesine tanık oluyoruz. İlk başlarda gölgeden köşe bucak kaçıyor. O
kaçtıkça gölge onu kovalıyor. Ancak ustasının tavsiyesi ile artık bir av değil
avcı olmaya karar veriyor. Bundan sonrasını da fazla anlatmayayım heyecanı
yerinde kalsın J
‘’Biz
dalgaların üzerindeki köpüklere sukien
diyoruz; bu Kadim Lisan’daki iki kelimeden türetilmiştir: suk, yani tüy ve inien, yani deniz,
kelimelerinden. Denizin tüyü de köpük oluyor.’’
‘’ Taş
zeminden fışkıran beyaz bir ağaç yarattı. Ağacın dalları, salonun yüksek
tavanındaki çatı kirişlerine değiyor ve her daldaki her sürgünden, her biri
ayrı bir güneş olan, altın birer elma parlıyordu; çünkü bu bir Yıl Ağacı’ydı.
Derken dalların arasından, kuyruğu düşen karları andıran, beyaz bir kuş uçtu.
Elmalar silikleşerek tohumlara, tohumlar da kristal damlacıklara dönüştüler.’’
‘’Fakat
gerçek şu ki, insanın gerçek gücü, büyüyüp bilgisi arttıkça izleyebileceği yol,
iyice daralıyor. Ta ki, en sonunda sadece ve sadece mutlaka gerekenden başka
yapacak şeyi kalmayıncaya kadar…’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder