Türkiye barındırdığı tarihi eserler ile bir turizm cenneti
olarak görülüyor hep. Bunda hem fikirim elbette. Birçok medeniyete ev sahipliği
yapmış olmasından dolayı, çok geniş bir skalası var tarihi eserler konusunda.
Değinmek istediğim ise başka bir mesele. Biz bundan ülke olarak ne kadar
faydalanabiliyoruz? Var olan tarihi eserlerimizi koruyup kollama dışında,
bunlardan ülkeye bir döviz akışı sağlanması hususunda ne kadar başarılıyız? Çok
başarısız olduğumuzu düşünüyorum. Hep dillere pelesenk olmuş bir cümle vardır.
‘’ Bu ülke, bu şehir gâvurun elinde olsaydı bak nasıl korur kollar, daha da
güzel hale getirirdi’’ diye. Aslında çok yerinde bir tespit. Alelade söylenmiş
bir söz gibi duruyor ancak alt metnine baktığımızda ve biraz yabancı ülke
turizmlerini takip ettiğimizde elimize geçenin pek bir şey olmadığını
görüyoruz.
Durup dururken bunu yazmak aklıma nereden mi geldi? Birkaç
ay sonra ablamlar bir yurtdışı seyahati planlıyor. 3 Avrupa ülkesini kapsayan bir tatil planı
yapmışlar. Beraber araştırma yaparken karşılaştığım şeyler beni hem
öfkelendirdi, hem üzdü.
Mesela Prag şehri.
Tarihi bir şehir. Dünya
Savaşlarına tanıklık etmiş, Komünizm ve yönetimsel sorunlar ile boğuşmuş bir
geçmişi var. Masalsı bir kent olarak biliniyor. Çoğu kişinin Yeni Yıl’a girmek
için tercih ettiği bir yer. Pekala, gezilip görülecek yerler listesi oluştursak
ne var dersiniz? Eski Kent Meydanı
Köprüler….köprüler… meydanlar ve meydanlar…
Kiliseler, manastırlar…
Birkaç ünlü kütüphane
Temelde şehrin mimari yapısı aslında insanları cezbeden.
Tarihi dokusunu koruyor oluşu.
Yukarıda saydığım
birkaç yer ise giriş ücretleri ile astronomik gelen yerler. Misal, Barok bir kütüphane olan Klementinum
Kütüphanesi. 300 Çek Korunası. Yani bizim paramızla 80tl’ye yakın bir giriş
ücreti. Diğer birkaç yeri de hesap ettiğimizde ortaya çıkan gezilecek görülecek
yerler hesabı kişi başı 500tl’den fazla bir paraya tekabül ediyor. Çünkü
kiliseleri görmek için bile para veriyorsunuz burada. Prague Card diye bir uygulama var ki bu
Pass’lar çoğu ülkede vardır. Daha rahat bir turistik gezi yapasınız diye. 2
günlük olan 62, 3 günlük olan 72, 4 günlük olan ise 83 Euro. Bu kartlar genelde
transportu da kapsar. En azından ben Avrupa’da gezerken öyleydi. Prag’da da
böyleymiş. Ta ki bu Şubat ayına kadar. Ulaşım ücreti karta dahil iken şimdi çıkartılmış.
3 günlük bir ulaşım kartına da 80tl gibi bir ücret ödüyorsunuz. Bu diğer
baktığımız ülkelerde de hemen hemen bu şekilde. Hatta Budapeşte’de bazı tarihi
mekan girişlerinde European/Non-European uygulaması var. Yani Avrupa vatandaşı
değilseniz daha fazla ödeme yapıyorsunuz. 2 katı kadar. Gördüğünüz gibi turizm
bu şekilde yürüyor Avrupa’da.
Şimdi bir de bizim cennet ülkemiz Türkiye’ye
bakalım ve bir karşılaştırma yapalım. Türkiye’de yanılmıyorsam geçen Temmuz ayında %20 kadar biz zam yapıldı müze giriş
ücretlerine. Mesela dünyanın en önemli tarihi eserlerinden olan Ayasofya ve
Topkapı Müzesi giriş ücreti 60 tl iken 72 tl oldu. Yani gördüğünüz gibi hala
bir Klementinum Kütüphanesi olamadı kendisi. Ki 2018 yılında yapılan zam oranı
%50 idi. Yani 2018’den evvel hala 40 tl ile giriş yapılabiliyordu bu müzelere.
Derdim kendi ülkemizdeki tarihi eserleri yüceltip, diğer ülkelerdekleri alaşağı
etmek değil kesinlikle. Turizm politikasını eleştiriyorum ben. Şuan bir turist
Museum Pass Türkiye alarak, 450tl’ye ülkedeki en önemli tarihi eserleri
görebiliyor. (Ayasofya, Topkapı, Efes, Aspendos, Berhama Akrapol vs vs…) 450tl ise 68 euro. 68 euro ise bir Avrupa
vatandaşı için hiçbir şey. Hele ki turistik gezide. Madem biz Non-European olarak bu ülkelerde
farklı ücret politikalarına maruz bırakılıyoruz, peki neden buraya gelen bir
Alman yada Avusturyalı bu kadar cüzi miktara bu ülkeyi rahatça dolaşıp üç kuruş
döviz bırakıp gidebiliyor?
Turizm politikasını eleştiriyorum diyorum ama bence böyle
bir politika yok bile. Ülke insanının turizmden anladığı tek şey Rus, Alman, bilumum
Baltık ülkelerinden tatil için gelen insanlara her şey dahil paket satmak.
Bakanlığın turizm politikasından anladığı ise doğal güzellikleri yakıp yıkıp
yerine her şey dâhil yeni 5 yıldızlı oteller yapmak. Yazık. Ben bu ülkenin her
yönden böyle harcanmasına çok üzülüyorum. Potansiyelin avam bir bakış açısıyla
yok edilmesi hepimize zarar veriyor. Sonra da yurtdışı tatili için araştırma
yaparken kızıyoruz bu kadar giriş ücreti mi olur diye. Aslında kızmamız gereken
kendimiziz. Ne tarihi eseleri koruyabiliyoruz ne de değerlendirebiliyoruz ülke
yararına…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder